Açıldığı günden bu yana tarihi Union Française (1896) binasındaki Minoa Pera Kitapçısı’na gitmeye can atıyordum. Dün yağmurlu ve buz gibi bir havada yolum düştü. Aman Allahım!!! İnanılmaz bir kalabalık, iğne atsan yere düşmeyecek bir ortam.
Bizans’tan günümüze İstanbul’da İtalyan izleri hep var olmuş. Bu izlerden biri de, İstanbul’da Cihangir semtinde, Defterdar yokuşundaki İtalyan Hastanesi’dir.
Bugün serin ve karanlık bir İstanbul sabahında, Rumelihisarı’nda yürürken mimari açıdan pek bir özelliği olmayan ama duvarına çizilmiş resim paleti ve fırça figürü nedeniyle dikkatimi çeken bir yalıdan, daha doğrusu bu yalıya ismini veren ressam Şevket Dağ (1876-1944) beyden bahsetmek istiyorum.
Bana en sık sorulan sorulardan biridir “Nereden buluyorsunuz bu hikayeleri?” Verdiğim cevap da hep aynıdır “Ben değil, onlar beni buluyor”. Cihangir ‘de eski adı Güneş, yeni adı Kemal Sunal sokaktaki KARMİNATİ APARTMANI için de öyle oldu.
Baudouy Binası (1880) : Joseph Baudouy adında bir levanten tarafından aile konağı olarak inşa ettirilir. Servetinin temelinde padişahtan aldığı denizcilik yapılarını inşa için imtiyaz yatar.
İstanbul ticaretinin kalbi oldum olası Eminönü ve civarında atar. Eski devirlerden bu yana kent limanının burası olması, bölgedeki hanların sayısını oldukça arttırır.
Marmaray’ın Kazlıçeşme İstasyonu’na yolu düşüp de, otopark haline getirilmiş eski fabrika alanı içindeki bu bacayı görmeyeniniz yoktur herhalde? Ama hikayesi pek az kişi tarafından bilinir.
Şişli’deki bu güzel bina, Mongeri Evi olarak bilinir. 1927 yılında mimar Giulio Mongeri tarafından Sadıkoğlu ailesi için tasarlanır. Zaman içinde klinik, okul ve banka olarak kullanılmış. Banka olarak hizmet verdiği yıllarda kısa süre benim için de iş yeri olmuştu. Bugün ise Bozlu Art Project adı altında hizmet veriyor.
Yolunuz Istiklal Caddesine düşerse, Solakzade ve Balo Sokaklarının caddeye açıldığı noktada 1900’lerin başında inşa edildiği tahmin edilen bir apartman göreceksiniz.