Yolunuz Istiklal Caddesine düşerse, Solakzade ve Balo Sokaklarının caddeye açıldığı noktada 1900’lerin başında inşa edildiği tahmin edilen bir apartman göreceksiniz. Eski adı Kantaroğlu, 1928 yılından sonra da Ezine apartmanı olarak anılan bir bina göreceksiniz. Bu bina, bugün sadece maddi değeri ile dikkat çekse de, yakın tarihte iki önemli olayda başrol oynamış bir şahsiyete ait bir yapıdır.
Bahsedeceğim her iki tarihi olayın baş rolünde gazeteci Celalettin Ezine (1901-1972) var. Bu apartman Celattin Ezine’nin babası ve amcası tarafından 1928 veya 1929 yılında satın alınır. Kantaroğlu olan ismi, Ezine Apartmanı olarak değişir. Miras yolu ile apartman aralarında gazeteci Celalettin Ezine’nin de olduğu mirasçılara geçer. Gelelim baş rolünde Celalettin Ezine’nin olduğu iki önemli olaya.
Celalettin Ezine, Türk şiirinin önemli figürlerinden Nazım Hikmet’in kuzenidir. Nazım Hikmet 1938 yılına kadar tam 9 defa yargılanmış ve cezaya çarptırılmıştır. Ancak, her defasında hapis yatmaktan kurtulmuştur. 1938 yılında, askeri isyana teşvik suçundan yeni bir tahkikat geçirir ve aranmaktadır. Nazım Hikmet o günlerde İpekçi ailesinin işlettiği, Nişantaşı’nda faaliyet gösteren İpek Film Stüdyosu’nda senaryo yazarı olarak çalışmaktadır. Nazım Hikmet’i yakalamak maksadıyla polis İpek Film Stüdyosuna baskın yapar. Nazım Hikmet Stüdyo’da değildir. Polis, eşi Piraye hanımı sorgular. Nazım Hikmet ise kuzeni gazeteci Celalettin Ezine’nin evinde saklanmaktadır. Piraye hanım Nazım Hikmet’in nerede olduğunu bilmediğini söyler. Ama bir taraftan da eşine haber uçurmanın telaşına düşer. Stüdyonun sahibi, bir dönem dışişleri bakanlığı da yapan İsmail Cem İpekçi’nin babası İhsan İpekçi’nin kucağına Nazım Hikmet’i telefonla arayıp, haber iletmesini fısıldar. Gel gör ki, bu fısıldamayı polis duyar. Israrlı sorgular sonucunda Nazım Hikmet’in gazeteci Celalettin Ezine’nin evinde saklandığını söylemek zorunda kalır. Yapılan baskın ile Celallettin Ezine’nin evinde yakalanan Nazım Hikmet çıkarıldığı mahkeme tarafından 13 yıl hapse çarptırılır ve ilk defa hapse girer.
İkinci hadise ise tarihimizde Hamlet Davası olarak bilinen bir duruşmadır. 1941-1942 tiyatro sezonunda İstanbul Şehir Tiyatroları’nın başında Muhsin Ertuğrul vardır. Çevirisini kendisinin yaptığı ve bizzat sahneye koyduğu Hamlet oyu sergilenir. Oyunu izleyen Celalettin Ezine ağır bir eleştiri yayınlar. Hem sahneye koyuluş şeklini, hem de çeviriyi beğenmemiştir. Oyun o kadar kötüydü ki, 3 perdesinde salonu terk etmek zorunda kaldım der.
Eseri sahneye koyan ve Şehir Tiyatrosunun başında geniş yetkileri bulunan Muhsin Ertuğrul da bu eleştiriye cevap olarak “Celalettin Ezine! Hamlet’e niye geldin, niye çıktın?” isimli bir makale kaleme alır. Makalede Celalettin Ezine’yi “yarım yamalak tiyatro bilgisiyle, bomboş sanat dağarcığıyla, tiyatro işlerine karışmakla, ucuz malûmat satmakla” suçlar. Bununla da yetinmez Celalettin Ezine’yi “gösteriş yapan ve şöhret ihtirasıyla kavrulan, bilgiçlik taslayan, sanat hudutlarına destursuz giren” bir kişi olarak itham eder.
Tartışmalara Peyami Safa, Vasfi Rıza Zobu, Halid Fahri Ozansoy ve Refi Cevad Ulunay ve başka gazeteciler de katılır. Hadise bir çok tarafın dahil olduğu ve hakaret içeren sözler olduğu iddiasıyla bir kaç davaya konu olur. Mahkeme ordinaryüs profesör Sıddık Sami Onar’ı, edebiyat fakültesinde akademisyen Ahmet Hamdi Tanpınar’ı ve Alman edebiyatı doçenti Burhanettin Batıman’ı bilirkişi atar. Bilirkişi raporu da bazı gazeteciler tarafından eleştirilir.
Mahkeme sonunda çeşitli davalar için karar verir. Karara göre Celalettin Ezine’nin eleştirilerinde suç teşkil eden bir durum yoktur. Ancak, Muhsin Ertuğrul, Neyyire Ertuğrul Ve Zeki Coşkun 6 ay hapse mahkum edilir. Suçun ağır tahrik altında işlendiğine, o nedenle 2/3 oranında indirilmesine ve Muhsin Ertuğrul ve arkadaşlarının sabıkalarının olmadığı ve bir daha suç işlemeyeceklerine kanaat getirildiğine cezanın teciline karar verir.
İşte, önünden geçip, gittiğimiz bir binanın bize fısıldadıkları…
İstanbul, 9 Ocak 2022
gezmekyetmez