Malumunuz kahve, kahvehane ve kahve kültürü ile alakalı sunumlar yapıp, ilginç bilgi ve anektodları meraklıları ile paylaşıyorum. Bugün de öyle yapayım.
Paylaştığım bu gravürün renkli aslı Topkapı Sarayı arşivindedir. Basitçe anlatırsak, padişah huzurunda düzenlenen bir şenlik anını tasvir ediyor. Ancak, biraz araştırınca konunun bir şölen ve geçit töreninden ibaret olmadığı, bir meslek grubunun, kahvecilerin Padişah huzurundaki hak arayışı, biraz da zorlarsak şikayetlerini dile getirdikleri bir protesto da denilebilir.
Olayımız 1582 yılında Sultanahmet Meydanı’nda geçiyor. Bunu gravürdeki Yılanlı Sütun’dan anlıyoruz. Detayları aktaran ise yazdığı tarihi manzumeler ile bize o yıllar hakkında tarihi bilgiler veren Gelibolulu Mustafa Ali. Minyatür, III. Murad’ın şehzadesi Mehmet’in sünneti için düzenlenen ve 52 gün süren şenliği tasvir ediyor. Padişah da İbrahim Paşa Sarayı balkonundan geçit yapanları seyrediyor.
İyi de bunun kahve kültürü ile alakası ne diye sorabilirsiniz. Hemen anlatayım. O günlerde İstanbul’da yavaş yavaş yayılmaya başlayan kahve ve kahvehaneler ile alakalı ciddi bir tartışma hüküm sürmektedir. Kahve dinen caiz midir? Bu tartışmalara yola açan ise Şeyhülislam Ebussuud efendinin önce Tophane limanına Yemen’den kahve yüklü gelen bir iki geminin batırılması için verdiği fetva (1543), sonrada kahvenin caiz olduğuna dair fikir beyan etmesidir.
Şenlik sırasında çeşitli meslek grupları, yaptıkları işleri temsil eden mizansen ile padişahın önünden geçmekte, ona bağlılıklarını sunmaktadırlar. Minyatüre dikkatli bakarsak; geçiş sırası kendilerine gelen kahveci ve tiryakilerin çabukça inşa ettikleri kahvehaneyi görebilirsiniz. Bu kahvehanede kahve kavrulmakta, dövülmekte, pişirilmekte ve tiryakilere ikram edilmektedir. Tiryakiler de şiir okuyarak kahvelerini yudumlamaktadır. Tekerli olarak inşa edilen kahvehane tam padişahın önüne geldiğinde beklenmedik bir şey olur.Şenlik sırasında çeşitli meslek grupları, yaptıkları işleri temsil eden mizansen ile padişahın önünden geçmekte, ona bağlılıklarını sunmaktadırlar. Minyatüre dikkatli bakarsak; geçiş sırası kendilerine gelen kahveci ve tiryakilerin çabukça inşa ettikleri kahvehaneyi görebilirsiniz. Bu kahvehanede kahve kavrulmakta, dövülmekte, pişirilmekte ve tiryakilere ikram edilmektedir. Tiryakiler de şiir okuyarak kahvelerini yudumlamaktadır. Tekerli olarak inşa edilen kahvehane tam padişahın önüne geldiğinde beklenmedik bir şey olur.
Kahvehane, kahve karşıtlarınca basılır. Kahveciler kaçar, müşteriler ise kalakalır. Kırılan fincanlar yetmezmiş gibi kahvehane yıkılır, müşteriler bağlanır. Bu sırada müşteriler hep bir ağızdan padişaha “Ey adil padişah, bizim halimiz her daim budur. Kahveler ikide bir böyle basılır. Bizim kahvemizi dökmek, ateşe su dökmek gibidir. Biz her zaman padişahımıza duacı olduğumuz halde bu bitmez tükenmez eziyet nedir?” diye seslenir.
Bu serzeniş karşısında, Padişah da mutlu günün hatrına bir ferman yayınlar. Bu fermanla tiryakiler ve kahveciler bir süreliğine rahatlar. Bu olay -belki de- bir padişah huzurunda Osmanlı tarihindeki ilk protesto veya hak arama eylemidir.
Bu olaydan alınan cesaretle midir bilinmez, şenliklerin 52. günü başka bir olay daha cereyan eder. Birkaç yeniçeri ve sipahi meydanda kavgaya tutuşur. Ortalık savaş alanına döner. Bu duruma sinirlenen padişah da şenliklere son verir ve Topkapı Sarayı’na döner.
İstanbul, 24 Temmuz 2021
gezmekyetmez