Bugün pek bir özelliği olmayan, şehirden uzak, çarpık kentleşmenin tüm mazisini yok ettiği, geçmişi iki bin yıla dayanan bir boğaz köyünden, Büyükdere’den bahsedeceğiz.
Büyüdere Adı Nereden Gelir
Bölgeye adını veren, Belgrad Ormanlarından doğan dere Büyükdere veya Bakla Deresi olarak bilinir. Dere, geçtiği ve denize döküldüğü boğazın en büyük koyunda alüvyonlu bir arazi vücuda getirir. Bu coğrafi özellik günümüze kadar ulaşmış olan muhteşem bir güzellik olan Büyükdere Çayırı’nı var eder. İstanbul Boğazı’nın hemen yakınındaki bu doğal güzellik asırlar boyu imparatorların, soyluları, doğa severlerin mekanı olmuş.
Dört Bin Yıllık Çınar
Pirimiz kabul ettiğimiz Evliya Çelebi hazretleri bakın 17 yüzyılda Büyükdere’nin devasa çınarları için ne diyor : “Her biri gökyüzüne erişmiş, ulu ağaçlar vardır, zemine güneş tesir etmez” O abartılı anlatımları ile efsaneleşen Evliya Çelebi’nin belki de bu en mütevazi anlatımlarından biridir. Zira; bahsettiği çınar ağaçları gerek fiziki özellikleri, gerekse de tarih özelliklerinden ötürü Avrupa’da botanik literatürüne girmiştir. Bu çınarlardan biri olan, “Godfroy De Boulion Çınarı” olarak bilinen ve 4 bin yıllık olduğu tahmin çınarın ilginç bir hikayesi vardır. 1096 yılında, İznik’i kuşatmak üzere sefere çıkan ve Godfroy De Boulion komutasındaki I. Haçlı Ordusu bu çınar altında karargah kurar ve isim buradan gelir.
Çınar o kadar büyüktür ki, 1900’lü yıllarının başında içinde bir kır kahvehanesi kurulur. Bu kahvehane uzak yoldan gelenlere konaklama imkanı dahi sunar. Anılarda bu kahvehaneden yataklarının rahatlığı Beyoğlu’nun lüks otellerinde dahi yoktur diye bahsedilir. Gel gör ki, bu kahvehane 4 bin yıllık anıtsal çınarın sonunu hazırlar. Birinci Dünya Harbi sırasında içinde yakılan ateş, koca çınarı heder eder.
Kabakçı Mustafa İsyanı ve Büyükdere Çayırı Yemini
Büyükdere Çayırı Osmanlı tarihindeki önemli bir hadisenin de cereyan ettiği yer olarak dikkat çeker. III. Selim’in tahtan indirilmesi ile sonuçlanan Kabakçı Mustafa İsyanı’nın başladığı noktadır burası ve olay Büyükdere Çayırı Yemini diye bilinir. Hikaye şudur. Boğaz kalelerinin savunması ile görevlendirilen ve Boğaz Yamakları diye adlandırılan kavgacı, inatçı, zıpır, vurucu ve kırıcı mizaçlı 300 – 400 kadar askerin kışkırtma sonucunda burada toplanır, İstanbul’a yürümeden önce bu çayırda bir seremoni düzenlerler. Bu seremonide ortaya koyulan bir kılıç üzerinden atlayarak “Gerek ehli islam, gerek hıristiyan her kim olursa olsun hiç kimsenin malına, canına, ırzına dokunmayacağız. İçimizden dokunan olursa öldüreceğiz. Fetva almadıkça kendiliğimizden birşey istemeyeceğiz. Er meydanına gidip kazanları çıkarıp (kazan kaldırmak) istediklerimiz yerine gelmedikçe ölüm var, dağılmak yok” diye yemin ederler ve İstanbul’a kadar yürüyerek isyana katılırlar.
Kırım Harbi ile Birlikte Yabancıların da Gözdesi Büyükdere
Kırım Harbi ile birlikte İstanbul’a gelen yabancılar kısa sürede Büyükdere’yi keşfeder ve burada yerleşmeye başlarlar. Özellikle yabancı sefaretler de Büyükdere civarında yazlık saraylar inşa etmeye başlar. Böylece mütevazi Büyükdere Köyü yabancıların da yaşadığı mesire ve eğlence yerine dönüşür.
Büyükdere’nin Sanayileşmesi
19. yüzyılla birlikte sanayileşme hareketleri görülmeye başlanan İstanbul’da özellikle alüvyonlu toprağı nedeniyle Büyükdere tuğla fabrikaları için çekim merkezi haline gelir. O güne kadar Avrupa’dan ithal edilen tuğlalar burada kurulan 11 fabrikadan temin edilmeye başlanır. Beyoğlu’ndaki birçok binada burada imal edilen tuğlalar kullanılır. Bir de nektarin fabrikası kurulur ve bira üretimine başlanır.
Cumhuriyet sonrasının ülkenin ilk kibrit fabrikası da tehlikeden uzak olduğu gerekçesi ile 1932 yılında American Turkish Investmen Corp adıyla burada, Nektarin Fabrikası bahçesinde kurulur. Üretilen ilk kibritler, üzerinde bir çift öküz ile sapan süren kasketli köylü çizimi ve “Türkiye Cumhuriyeti Kibritleri, Sinob Fabrikası” yazan etiketlerle piyasa sürülür. Bunun da ilginç bir hikayesi vardır. İlk kibrit fabrikası için seçilen yer Sinop’tur. Ancaki, yer seçimindeki hata nedeniyle inşasına başlanan fabrika kayar ve inşaat tamamlanamaz. Fabrika inşa edilemez, kibritler için bastırılan bir milyon etiket de elde kalır. Büyükdere Kibrit Fabrikası’nda üretilen kibritlerde bu etiketler kullanılır. Türk Sanayi tarihinin önemli eserlerinden biri olan Kibrit Fabrikası’nın arazisi bugün hastane olarak hizmet vermekte olup, bugün sadece fabrika bacası adeta bir anıt gibi ayaktadır.
Türkiye’nin İkinci Havaalanı Büyükdere’de Kurulur
Balkan Harbi sonrasında Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk askeri havaalanı Yeşilköy’de kurulur. Sonrasında da I. Dünya harbi sırasında Boğaz ve Karadeniz bölgesindeki uçuşlar için bu bölgede ikinci askeri havaalanı kurulur. Cumhuriyet’in ilk yıllarında Büyükdere Çayırı’nda denize yakın bölge Aero Espresso isimli İtalyan şirketine kiralanır. Şirket buradan İtalya ve Yunanistan’a uçak seferler iyapar.
Atatürk’ün Emri İle Kurulan Fidanlık
İtalyan bir şirketin burada havaalanı işletmesi başlangıçta biraz tuhaf gelse de aslında bunun da ilginç bir hikayesi vardır. Zira; ulu önder Mustafa Kemal’in direktifleri ile burada büyük bir fidanlık tesis edilir. Bu fidanlık İtalyan uzmanların gözetiminde kurulur. Uzun yıllar Türk tarımına ve tarımsal eğitime önemli katkılar sağlar. Bugün fidanlık hala ayaktadır. Ancak, her geçen gün arazileri istimlak edilmekte ve ata yadigarı fidanlık küçülmektedir.
Büyükdere, çok eskiye dayanan tarihi önemine rağmen bugün İstanbul’un pek kıymeti bilinmeyen, çarpık kentleşmeye kurban gitmiş eski bir semtidir.
İstanbul, 23 Nisan 2020
Oğuz Otay
gezmekyetmez