Kapalı Çarşı’nın Mahmutpaşa Kapısı’na yaklaştığınızda, yolların kesiştiği bir noktada, adeta dokunsan yıkılacakmış gibi duran, bakır kubbeli, ahşap bir bina vardır. Gecekondu diyen cahil cühela takımı olsa da, burası tarihi “Çukur Muhallebicisi”dir.
Kapalı Çarşı içindeki yaklaşık 4 bin 500 dükkandan biri olan bu yapının inşa yılı tam olarak bilinmiyor. Ancak, kapıya yakın olması, yolların kesiştiği noktada ve tam da yolun ortasında, yolu keser şekilde bulunuyor olmasından karakol veya gümrük kontrolleri maksadıyla yapıldığı tahmin ediliyor. Günümüzde hatırlanan ismi Çukur Muhallebici olsa da, bir dönem Çukur Kule olarak da anılmış.
Hangi isim kullanılırsa kullanılsın, ortak özelliğinin ”Çukur” ifadesi olduğunu siz de fark etmişsinizdir. Bunun nedeni, bu ahşap yapının bulunduğu noktanın Kapalı Çarşı’nın kod olarak en düşük (alçak) noktasında olmasıdır. Yapının alt kısmı bir dönem karakol, kubbealtı denilen üst katı ise tulumbacılar için de gözlem kulesi, nöbet tutma yeri olarak kullanılmış. Rivayet o ki, yapı sarayın borçları nedeniyle elden çıkmış ve özel kişilere devir olmuştur. Bu iddiayı doğrulayabilecek hiç bir kaynağa ulaşamadım ve bana da pek makul gelmedi.
Her ne kadar bu iddia ispata muhtaç olsa da, yapının bir dönem muhallebici olarak hizmet verdiği ve bir çok anıda “Çukur Muhallebici” olarak geçtiğine tanıklık ediyoruz. Muhallebici olarak hizmet verdiği yıllarda üst kat kadınlara, alt kısım da erkeklere tahsis edilmiş mekanlarmış. Hal böyle olunca da, kadın ve erkeklerin gizli gizli buluştuğu bir mekan olma özelliği kazanmış. Tabii ki, bu durum uzun sürmez ve dönemin ahlak bekçileri tarafından şikayetlere konu edilir. Hal böyle olunca da, Padişah II Mahmut fermanı ile “ahlaka mugayir” faaliyetleri önleyecek tedbirler alınır.
Bina, 1960’lı yıllarda muhallebici olarak faaliyet gösterirken, o günleri hatırlayanlar “İstanbul’un en iyi su muhallebisi burada yenirdi “ notunu günlüklerine ve hatıralarına düşerler. Bir de, bu muhallebilerin özel kaşıklarla yendiği notu dikkat çeker. Şahsen, Çukur Muhallebici’sine yetişemesem de, 1980’li yıllarda Pangaltı’ndaki Yordan Muhallebicisi’nde bu kaşıklarla, mermer masalar üzerinde, sarı tarcınlıklarla servis edilen tavuk göğüsü yediğimi hatırlıyorum.
Bina, 1960’lı yıllarda muhallebici olarak faaliyet gösterirken, o günleri hatırlayanlar “İstanbul’un en iyi su muhallebisi burada yenirdi “ notunu günlüklerine ve hatıralarına düşerler. Bir de, bu muhallebilerin özel kaşıklarla yendiği notu dikkat çeker. Şahsen, Çukur Muhallebici’sine yetişemesem de, 1980’li yıllarda Pangaltı’ndaki Yordan Muhallebicisi’nde bu kaşıklarla, mermer masalar üzerinde, sarı tarcınlıklarla servis edilen tavuk göğüsü yediğimi hatırlıyorum.
Yapı, Kapalı Çarşı’nın buluşma ve kaybolanlar için yolunu bulma maksadıyla en çok kullanılan noktası olup, çarşının merkezi olarak da kabul edilir ama hikayesi pek bilinmez.
İstanbul, 10 Mart 2021
gezmekyetmez