Türkçe’de çok içki içenler için kullandığımız bir deyim vardır: Su gibi içki içer diye. Bu ifadedeki temel varsayım insanoğlunun temel içeceğinin su olduğu ve bunu çokça tükettildiğidir. Genel anlamda doğru olan bir varsayım olsa da Londralılar için durum biraz farklıdır.
Londra şehrinin kuruluşu MS 46 yılına, Roma İmparatorluğu’na kadar dayanır. Buna rağmen, bilinen ilk çeşmenin inşasının 1859 yılı olduğunu söylesem tahmin ediyorum şaşırmayan çok az olur. Zira; İstanbul’da Osmanlı İmparatorluğu tarafından inşa edilen ilk çeşmelerden biri olan Kazlıçeşme’nin inşa tarihi 15 yüzyıldır.
Özellikle 18. yüzyıl sonu, 19. yüzyıl başında nüfusu 1.1 milyon kişiden, 2.7 milyon kişiye çıkan Londra’nın ciddi altyapı problemleri vardır. Sağlıklı su temini ve kanalizasyon sisteminin olmaması içilebilir su kaynaklarına erişimi son derece güçleştirir. Zira, o dönemde İngiltere’de hakim olan iktisadi anlayış devletin ekonomiye müdahil olmaması ilkesidir. Bu durum “Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler – laissez faire laissez passer” diye özetlenen devletin ekonomiyi kendi haline bıraktığında, ekonominin en iyi şekilde işleyeceği yönündeki doktrine olan inançtır.
Temiz su kaynaklarına ulaşmada yaşanan zorluk ciddi sağlık problemlerine yol açar ve Londra’ya sağlık açısından Avrupa’nın en riskli şehri ünvanını getirir. 1847-1854 yıllarında yaşanan kolera salgını 58 bin Londralı’nın ölümüne neden olur. İşte bugünlerde Londralılar kendilerine özgü bir çözüm bulurlar, su yerine bira tüketmeye başlarlar.
Bu işlerin kendi haline bırakılmasının durumun vahametini daha da arttıracağını düşünen Samuel Gurney adında bir politikacı Metropolitan Free Drinking Fountain Association’ı kurar. Bu kuruluşun ilk işi herkesin serbestçe temiz su temin edebileceği Londra’nın ilk çeşmesini St Sepulchre’s Kilisesi’nin dışında inşa ettirmek olur. Sonradan bu çeşme bugün ki yeri olan Newgate ve Giltspur caddelerinin köşesine taşınır. Çok kısa bir sürede günde binlerce kişi bu çeşmeden içme suyu temin etmeye başlar. Takip eden elli yılda Londra’da yüzlerce çeşme inşa edilir.
Bugün Londra’nın ilk çeşmesinin su bardakları ve onları çeşmeye sabitleyen zincir orijinal olarak korunmaktadır. Madem çeşmenin hikayesini anlatırken Osmanlıların İstanbul’da yaptırdığı ilk çeşmelerden biri olan Kazlıçeşmeden bahsettik, onunla ilgili acı bir notu da aktarmadan yazıyı bitirmeyelim. Londra ilk çeşmenin bardak ve zincirini Londralıların namusuna emanet ederken, biz İstanbullular Kazlıçeşme’ye adını veren kaz figürünü sahip çıkamayıp, 2002 yılında çaldırdık.
Son söz; köklü bir tarihe sahip olmak bir şans ama ona layık olmak, korumak kentli olma bilincidir.
İstanbul, 12 Nisan 2020
Oğuz OTAY
gezmekyetmez