Şişli’deki Rum Ortodoks Mezarlığı’nda, üzerinde “Baba Eftim bu memlekete bir ordu kadar hizmet etmiştir. K. Atatürk” yazan mezar dikkatimi çekiyor. Mezar taşı üzerinde Türk Ortodoks Patriği Papa Eftim I yazması daha da meraklandırıyor.
Mahalleden çocukluk arkadaşım Gavur Niko’yu (*) arıyorum, hoşbeş edip, şakalaştıktan sonra derdimi söyleyip, Papa Eftim kim diye soruyorum. Oğlum sen beni Aforoz mu ettireceksin! diyor. Şaşırıyorum ve merakım artıyor. Anlatırım ama şartım var diyor. Yazıda benden de bahsedeceksin, hem de lakabımla diyor. Oğlum manyak mısın sen diyecek oluyorum, Yook!!!, yiğit namıyla anılır, sen yaz diyor. Başlıyor anlatmaya.
Bu zatın asıl adı Pavlos Karahisaridis’dir. 1883 yılında Yozgat’ın bir ilçesinde doğmuş, neresi olduğunu hatırlayamadım, sen bakarsın diyor. Senle ben gibi farklı dinlere mensup arkadaşlarla büyümüş. Hatta Kuran ezberleyen müslüman çocuklara özenip, o da İncil ezberliyor. Sonra da din adamı oluyor. Hatta, Patrikhane 1918 yılında Keskin Metropolit Vekili olarak tayin ediyor kendisini. Başlangıçta işler iyi gidiyor. Ama gel gör ki, işgal yılları, imparatorluğun çöküşü kapıda. Bizim Patrikhane bir halt ediyor. Hem padişaha hoş görünmek, hem de işgal güçlerinin desteğini almak için olacak “Bizi Kemalistler’den kurtarın” diye bir açıklama yapıyorlar. Bunun üzerine de, Anadolu’da görev yapan kendi gibi bir kaç din adamıyla birlikte “Müstakil Türk Ortodoks Patrikhanesi”’ni kuruyor, Papa Eftim I adını alıyor ve Milli Mücadele’yi desteklediğini beyan ediyor.
Daha sonra komşusu Çerkez Ethem vasıtasıyla Atatürk ile tanıştırılıyor. 23 Nisan 1920 günü Meclis’in açılış duasını yapan din adamları arasında yer alıyor. Basın organlarında Türk dostu papa yazıları çıkınca “Ben Türk dostu Eftim değil, Türkoğlu Türk Eftim’im” diyor. Mezar taşında Atatürk’e ait olan sözler, aslında meclis kürsüsünden Atatürk’ün Eftim efendi için söylediği sözlerdir. Dikkatini çekti ise Atatürk orada Papa Eftim değil, Baba Eftim der. Kendisine bu şekilde hitap edermiş. İstiklal mücadelesi sırasında verdiği desteklerden dolayı kendisine İstiklal Madalyası da verilir.
Ancak, 1925 yılında Fener Rum Patrikhanesi kendisini aforoz eder. Mübadele ile Anadolu’daki Rumlar Yunanistan’a yollanır. Gidenler arasında Müstakil Türk Ortodoks Patrikhanesi’ne mensup Rumlar da vardır. Eftim efendi soyadı kanunu ile birlikte Zeki Erenerol adını alır, İstanbul’a yerleşir ve faaliyetlerini Galata’daki Panagia Kilise’sinde sürdür. 14 Mart 1968 yılında vefat eder.
Ölümü üzerine Şişli’deki Rum Ortodoks Mezarlığına gömülmesine başta Patrikhane olmak üzere Rum cemaati tepki gösterir. Defin işlemi polis gözetiminde ve devlet protokolü ile yapılır. Benzeri tepkiler, Eftim efendi yerine patrik olan oğlu Turgut Erenerol’un 1991 yılındaki cenazesinde de yaşanır. O günlerde cemaat mensubu yok sayılacak kadar az olan (4 -160 kişi arası) Müstakil Türk Ortodoks Patrikhanesi’nin yetişmiş din adamı da yoktur. Fener Rum Patrikhanesi’nden dini tören için yardım istenir. Selçuk Erenerol’un gazetelere yaptığı açıklamalardan Fener Rum Patrikliği’nin kendisinden tören için Müstakil Türk Ortodoks Patrikhanesi’nin yazılı özür mesajı yayınlanması, elindeki kiliselerle birlikte mal varlığını Patrikhane’ye devrini talep ettiği anlaşılır. Bu talep kabul edilmez, Turgut Erenerol (Eftim II) Şişli’deki Rum Ortodoks Mezarlığına gömülür. O günlerde günlük Rumca yayınlanan Apoyevmatini gazetesi sahibi Mihail Vasiliadis’e görüşleri sorulduğunda cevabı “Burası Rum Ortodoks Mezarlığı. Bu adamlar bırakın Rum’u, Ortodoks bile değiller. Aforoz edildiler” şeklinde olur diyen Niko’ya samimiyetine güvenerek, peki sen ne düşünüyorsun diyorum? Dini fonksiyonu için bir şey söylemek istemiyorum, Dini açıdan Eftim efendi diye hitap etmem senin için bir ipucu olsun ama kendisinin ulusal bir kahraman olduğu tartışmasız bir gerçek. Yaklaşık 100 sene önce tarafını doğru seçerek ülkemize hizmet etmiş ve İstiklal Madalyası ile de onurlandırılmış. Önemli olan da bu, gerisi başka bir tartışma konusu ve bizi pek doğru bir yere götürmez diyerek konuyu topluyor. Sonra da ekliyor; Atina’ya gelirsen mutlaka bekliyorum, tabi yanında Balıkpazarı Üç Yıldız Şekerleme’den alınmış bir paket çifte kavrulmuş lokumla diyor.
(*) : Bu ifade, 40 yıllık arkadaşlığın samimiyetiyle ve kahramanın kendi talebi üzerine kullanılmıştır.
İstanbul, 07 Şubat 2021
gezmekyetmez