
Gece boyu süren olaylar, sıkıyönetim ilan edilmesi ile ertesi gün kontrol altına alınır. Resmi kayıtlara göre 11 kişi ölür, yüzlerce kişi de yaralanır. 4 bin 214 ev, 1.004 işyeri, 73 kilise, 8 ayazma, 1 sinagog, 2 manastır, 110 otel ve lokanta, 27 eczane, 21 fabrika, 3 Rum gazetesi, 5 Rum Kulübü, 52 Rum, 8 Ermeni okulu hasar görür.
Ellerinde tek tip, tornadan çıkmış sopa olan yağmacıların bir kısmı İstanbul dışından getirildiği anlaşılır. Bu yağmacılar geri dönmek üzere Haydarpaşa Garı’na geldiklerinde, yağmaladıkları mallarla yakalanırlar.

Yıllar sonra olayın tanıklarından olan polis memuru Süleyman Tanyel, o gece yaşadığı bir olayı “…tabancamı çektim ve talancılara engel olmak istedim. O ara birileri beni omzumdan sarstı. Adnan Menderes’in yakın koruma polisi Bümin Yamanoğlu ve Emniyet Amiri Süslü İhsan Bey beni iterek arabanın içine attılar ve ‘sen ne yapıyorsun’ dediler.” diye anlatır.
O günlerde Özel Harp Dairesi’nin atası sayılan Seferberlik Tetkik Kurulu’nda görevli olan teğmen Sabri Yirmibeşoğlu (Emekli Orgeneral), verdiği bir röportajda “6-7 Eylül de bir Özel Harp işidir. Muhteşem bir örgütlenmeydi. Amacına da ulaştı.” diyecektir.

Adnan Menderes hükümetinde Devlet Bakanı olan M. Fuat Köprülü, 5 Haziran 1960 tarihli Yeni Sabah Gazetesi’ne yaptığı açıklamada: “6-7 Eylül hadiseleri, Fatin Rüştü Zorlu’nun ilhamı ile Menderes ve Gedik (Namık) tarafından tertiplenmiştir.” diyecektir.
Olayın tanıklarının anlattıkları, saldırganları engellemeye çalışan, komşusunu koruyan, İstanbulluların, polislerin ve askerlerin de olduğunu gösterir.
Yassıada yargılamalarında Demokrat Parti hükümeti ile alakalı açılan 15 davadan biri de, ‘6-7 Eylül Olayları Davası’ idi. Mahkeme; Adnan Menderes ile Fatin Rüştü Zorlu’nun her birini altı yıl hapis ve 375 lira ağır para cezasına çarptırılır.

İstanbul; 07 Eylül 2021
gezmekyetmez







