Bu yazıyı şimdi Spotify‘da dinleyebilirsiniz!
Oldum olası bir kenti sevmenin, onu korumanın, kıymetini bilmenin kenti tanıyarak mümkün olacağını iddia ederim. Bazen ilgisizlikten, bazen hayatın koşuşturmasından yaşadığımız mahallenin, caddenin, sokağın isminin nereden geldiğini bilmeyiz, önemsemeyiz. Hazır evlerdeyiz ve bolca vaktimiz var, o zaman buyrun İstanbul’un bazı önemli semt, sokak isimlerinin hikayelerini aktaralım.
Divanyolu – Sultanahmet
Bugün adından pek söz edilmese de, İstanbul ile yaşıt bir cadde ile başlayalım İstanbul semt ve sokak isimlerinin hikayelerine. Ayasofya ile Yerebatan Sarnıcı arasında yer alan ve Roma İmparatorluğu döneminde dünyanın merkezi sayılan, Roma döneminde sıfır noktası diye de adlandırılan Milyon Taşı’ndan başlayan ve Roma’ya kadar giden İmparatorluk yoludur. İşte bu yolun Çemberlitaş’a kadar olan kısmına Divanyolu denir. Divanyolu denmesinin neden ise Topkapı Sarayı’nda Kubbealtı’nda toplanan Divan-ı Hümayun üyesi vezirlerin, paşaların Aksaray, Beyazıt ve Fatih tarafındandaki konaklarına gelip, giderken bu yolu kullanmalarındandır.
Vezneciler -Beyazıt
Türkçemizdeki ismi ile müsemma ifadesinin geçerli olmadığı iki İstanbul semtinin isimlerinin nereden geldiğini ardı ardına anlatalım. İlk semtimiz Vezneciler olup, elbette isminin kaynağı ilk akla gelen para, alınıp verilen yer anlamındaki para veznesi değil. Eskiden kullanılan tüfekler ağızdan barut doldurulan çakmaklı veya fitilli tüfeklerdi. Konulacak barut miktarını ölçmeye yarayan araca vezne, bunu üreten meslek grubuna da vezneci denirdi. Osmanlı’da adet olduğu üzere aynı meslek gruplarının belli bölgelerde toplanıp, icra-ı sanat eylemeleri nedeniyle semt Vezneciler olarak anılır olmuş.
Çakmakçılar Yokuşu – Eminönü
Hazır ağızdan dolma tüfeklerden bahsetmişken, Çakmakçılar Yokuşu olarak bilinen bölgenin de adının nereden geldiğini anlatalım. 16. yüzyılla birlikte Osmanlı Ordusu’nda yaygınlaşan bu tür tüfeklerin ateşleme mekanizmasında çakmak adı verilir ve bu mekanizmayı üretenlere de çakmakçı denirdi. Bu meslek erbabı da genelde bir arada ve Yeniçeri Kışlalarına yakın yerlerde faliyet gösterirlerdi. İşte bu meslek grubundan dolayı semt Çakmakçılar olarak anılır. Bugün bu esnaf grubu yok olsada, bölgede hala askeri malzeme, üniforma satan dükkanlar mevcuttur.
Doğancılar Yokuşu – Üsküdar
Evliya Çelebi’ye göre Osmanlı’dan derin izler taşıyan Üsküdar semtindeki Doğancılar Yokuşu, ismini padişahların avlanmak için kullandığı yırtıcı kuşlardan olan doğanların yetiştirilmesinden, bakımından ve av eğlenceleri düzenlemekten sorumlu olan ve bu bölgede yarleşmiş olan kırk kişiden müteşekkil Doğancılar Bölüğü’nden almaktadır. Aynı zamanda, yokuşun sonunda yer alan Doğancılar Parkı ve çevresi vaktiyle padişahların Şark seferleri öncesinde son ihtiyaçları karşılamak için otağını kurduğu, orduyu topladığı yer olarak bilinir.
Levent – Beşiktaş
Bugün inanması güç olsa da, semt adını zamanında bu bölgede kurulmuş olan Levent Çiftliği’nden alır. Çiftliğin hikayesi de çok ilginçtir. Osmanlı Donanması’nın önemli amirallerinden olan Cezayirli Gazi Hasan Paşa, Baltalimanı sırtlarından başlayan ve bugün ki Levent’e kadar uzanan bir çiftlik kurar. Çiftliğin ve dolayısıyla da sonraki asırlarda semtin isminin Levent’e dönüşmesi zaman içinde doğan ihtiyaç karşısında paşanın bu çiftliği Osmanlı deniz askerleri olan Leventler için bir kışlaya çevirmesindendir. Levent kelimesi kuvvetle muhtemel dilimize İtalyanca’dan geçmiş olmalı zira, Venedik donanmasında görevli doğu kökenli denizcilere doğulu anlamına gelen Levantino denirdi. Bu kelimenin Farsça’daki karşılığı da, nefsine göre serbest hareket eden, tembel, işsiz, ayyaş, kabadayı demektir.
Gümüşsuyu – Taksim
Bu güzide semtin ismi aslında Gümüşsuyu değil, Gömüşsuyu’dur. Gömüş ne, ne alaka derseniz onu da hemen izah edeyim. Malumunuz İstanbul çeşmeleri ile meşhur bir şehirdir. İşte bu çeşmelerden biri de Gümüşsuyu Askeri Hastanesi olarak bilinen binanın duvarındadır. Ancak, İstanbul çeşmelerinin bazıları direk su şebekesinden değil, üstlerinde oluşturulan taştan yapılma su depolarından beslenirdi. İşte bu depolara verilen isim gömüştür. Mahalleli bu sebepten ötürü çeşmeye Gömüşsuyu adını takmış ve zaman içinde Gömüşsuyu, Gümüşsuyu olarak söylene gelmiş. Çeşmenin kendisi mi? O çoktan yitip gitmiş, adı bozularak da olsa yadigar kalmış.
Karagümrük – Fatih
Karagümrük semti adını İstanbul şehir surlarının Edirnekapı’dan şehire giren her türlü malın kontrolu maksadıyla burada oluşturulan kara gümrüğünden alır. Kimi kaynaklar bunun topografik olarak mümkün olamayacağını yazsa da, isim ile hikayenin uyum içinde olduğu aşikardır. Her ne kadar son 30-40 yılda semtin profili değişmiş olsa da, semt Osmanlı İstanbul’unun, abideleri, folkloru ve edebiyatı; memur, medreseli ve esnaftan oluşan ahalisi; İstanbul Türkçesi’nin en seçkin ağzının bu yörede konuşulması ile eski İstanbul’un en seçkin semtlerindi.
Cinci Meydanı – Kadırga
İstanbul’u keyifli kılan şeylerden biri de efsaneleri ve hikayeleridir. Cinci meydanının isminin nereden geldiğine dair İstanbul’un işgal günlerine dayanan bir hikayesi vardır. Rivayet odur ki; İngiliz işgal güçlerine mensup askerler bazen bu semtten denize girer, bazen de geceleri ata binermiş. İşte gecenin kör karanlığında böyle bir ana denk gelen semt sakinlerinden yaşlıca bir kadının dehşet içinde “cinler at koşturuyor” diye bağırarak mahalleyi ayağa kaldırmasından ötürü meydanın bu isimle anıldığı söylenir.
Dedik ya, İstanbul efsaneleri ve hikayeleri ile meşhurdur. İstanbul konusundaki kılavuzlarımızdan Reşad Ekrem Koçu ise meydanın isminin Cundi Meydanı olduğunu, zamanla bozularak Cinci Maydanı’na dönüştüğünü yazar. Cundi kelimesinin ise cirit anlamına geldiğini ve bu meydanın da cirit oynanan yer anlamında Cundi Meydanı adıyla anıldığını belirtir. Bu meydan bir zamanlar İstanbul’un üç panayır ve bayram yerinden biriymiş.
Kumbaracı Yokuşu – Beyoğlu
Beyoğlu’ndan Tophane’ye doğru inen dik yokuşlardan biridir. İsmin orijinal hali Humbaracı’dır. Bu ismin sokağa verilmesi ise Humbaracı Ahmet Paşa’nın konağının bu sokakta bulunmasındandır. Humbaracı, yeniçeri teşkilatında topçu sınıfı için kullanılan bir ifadedir. Peki Humbaracı Ahmet Paşa kimdir? Hemen onu da anlatalım. Asıl adı Kont Bonneval olan, İspanya ile yapılan Veraset Savaşları’nda ün kazanan Fransız subay, XIV Louise ile arası açılınca Avusturya’ya sığınan ve Avusturya Ordusu’nda Fransa ve Osmanlı ordusuna karşı savaşmış kişidir. Avusturya Prensi ile de arası bozulunca Osmanlı’ya sığınan, müslüman olan ve Osmanlı’da modern topçuluğun kurucu olarak bilinen, bu nedenle de Humbaracı namıyla anılan paşadır.
Tahmis Sokak – Eminönü
Eminönü’nde sırtınızı denize verip, Tahtakale’ye doğru yürüdüğünüzde, Mısır Çarşısı solunuzda kalacak şekilde paralel uzanan caddedir. Daracık sokak bugün başta Kurukahveci Mehmet Efendi olmak üzere birçok kahveciye ev sahipliği yapan sokaktır. Tahmis Arapça’da yüksek ateşte kavrulma anlamına gelen ve kahve kavrulmasına atıfta bulunan bir tabirdir. Sokağa bu ismin verilmesinin sebebi Osmanlı İmparatorluğu’nda 16. yüzyılda ilk kahvehanenin Tahtakale’de kurulmasından ve kahve ticaretinin bu bölgede yapılmasındandır. Kendine özgü taze kavrulmuş kahve kokusu bu sokağın alamet-i farikasıdır.
Horhor Caddesi – Fatih
Osmanlı döneminin klasik mahalle kavramının yaşadığı, İstanbul’un en eski ve seçkin sokaklardan biriydi. Birçok şey gibi zamanla mahallenin bu özelliği de yitip gidenler arasında. Mahallenin isminin Horhor olması ise sahip olduğu su kaynaklarından ve su kaynaklarından gelen sesten dolayıdır. Musluğu olmayan ve sürekli akan çeşme türlerine verilen Horhor Çeşmesi tabiri de buradan türemiştir.
İstanbul aslında sadece bir kent ismi olmayıp, yaşamıyla, edebiyle, yapıları ile sokak isimleri ile bir kültürdür. Bu kültürün yaşaması, yaşatılması da bunların bilinmesiyle mümkün. Başlarken de söylediğim gibi bir kenti sevmenin, onu korumanın, kıymetini bilmenin tek yolu o kenti tanımak, hakkında bir çok şeyi bilmekten geçiyor.
Bu yazıyı şimdi Spotify‘da dinleyebilirsiniz!
İstanbul, 7 Mayıs 2020
Oğuz OTAY
gezmekyetmez
2 yorum
Yazılarınızı keyif ile takip ediyorum. Ricam Bayezid ile Laleli semtleri arasında kalan ve Istanbul üniversitesi edebiyat fakültesi karşısına tekabül eden Koska semti hakkında bilgi paylasmanizdir sevgilerimle
Seymen Bey;
İlginiz ve yakın takibiniz için çok teşekkür ederim. Ricanız üzere Koska Semti ile alakalı bazı notlar çıkardım. En yakın zamanda sizin de uygun olduğunuz bir günde hem birer kahve içer, hem de notların üzerinden geçeriz.
Saygılarımla