Bu yazıyı şimdi Spotify‘da dinleyebilirsiniz!
Bir sonbahar sabahı asırlık zarif vapur iskelesi dururken, gecekondu tarzında inşa edilmiş motor iskelelerinden birine baştankara yaparak Büyükada’ya ayak basıyorum. Zarafetin, yerini paçozluğu bıraktığı İstanbul ve Büyükada’da geçmişten gelen bir güzellik olan İksidas (Ksidas) Kitabevi’ne doğru yavaş yavaş yürüyorum.
Her Dilde Günaydın
Büyükada İskelesi’nin çıkışında sol köşede, 1917 yılından beri hizmet veren kitapçı yavaş yavaş güne merhaba diyor. Kitaplardan önce dükkan önüne sıralanmış ucuz hediyelik eşyalar dikkatimi çekiyor. Biliyorum ki, sadece kitap ve gazete satarak ayakta kalmanın mümkün olmamasının getirdiği bir çaresizlik bu. Buna da şükür deyip, önce uzaktan izliyorum. Gelen geçen her adalının selam verip, birkaç kelime sohbet etmesi dükkanın açılışını geciktiriyor. Kitabevinin dördüncü kuşak işletmecisi olan Micail Paşa bey herkesi aynı sıcaklıkla, farklı dillerde günaydın, kalimera ve boker tov diyerek selamlıyor. Selamlamalara martı çığlıkları eşlik ediyor. Sonbaharda esen kuvvetli poyraz üşütse de, İstanbul’un anılarda kalan o çok kültürlülüğüne tanık olmak içimi ısıtıyor. Micail beyi selamlayanlar kervanına ben de katılıyor ve küçücük kitapçıdan içeri giriyorum.
Kimler Geldi, Kimler Geçti
Önce adaya dair yayınlanmış onlarca kitap, sonra da abonelerine dağıtılmayı bekleyen mavi plastik poşetlerde Şalom gazeteleri dikkatimi çekiyor. “Eskiden gazeteleri dağıtmak için 20-25 çocuk çalışırdı bu dükkanda” diyor Micail bey. Ünlü ressam ve yazar Ferruh Ertürk de bu çocuklardan biriymiş. Geçmişten günümüze müdavimleri arasında Faik Ali Ozansoy, Ziya Paşa, Ziya Gökalp, Ahmet Refik, Tahsin Nahit, Yahya Kemal, Reşat Nuri Güntekin, Yunus Nadi, Yakup Kadri, Halil Nihat Boztepe, İbrahim Alâaddin Gövsa, Orhan Seyfi, Nurullah Ataç, Çelik Gülersoy ve Orhan Pamuk yer alıyor. Bundan mıdır bilinmez kitabevinin kurucusu Nikolaki beyin dükkanına takım elbise giymeden, kravat takmadan geldiğini gören olmamış.
Adalıların Buluşma Yeri
Kitabevi ilk kurulduğunda 6 ay kadar eczane olarak hizmet verir. Ancak, bu küçük mekanın ilaç yapımı için uygun olmaması nedeniyle mekan kitabevi ve gazete bayiine dönüştürülür. Kitabevi zaman içinde Adalıların bir çok ihtiyacına da cevap verir hal alır. Bazen adalıların kıymetli eşyalarını bıraktığı bir emanetçi dükkanı, bazen de telefonu olmayanların kullandığı bir telefon santralı olur. Bugün kullandıkları telefon numaralarının sonu 25 ile biter. Bu bile kendi içinde bir tarihtir. Adada telefon kullanan 25. abone olur kitabevi. O günlerde 025 olan telefon numarası, büyüyen kent ile birlikte bugün (0216) 382 60 25 olmuş ama son iki digit o günlerinden bugüne gelen bir iz gibidir.
İsimsiz Kitabevi
Uzun yıllar adanın tek kitabevi olmasından olsa gerek, kimse bu şirin dükkan için bir isim düşünmez. Ta ki; zarif kişiliği ile Çelik Gülersoy’un “ben bir isim bulacağım” demesine kadar bu adsızlık sürer. Bir kaç gün sonra kolunun altında bir çerçeve ile çıkar gelir Çelik Gülersoy. O güzel çerçevede Melce-i Üdebâ yani Edebiyatçıların Sığınağı yazmaktadır. Devamında ise “Eskiden, yani edvârı saadette, ediplere sadece yağmurlu günlerde vapur beklerken bir “manevi sığınak” olduğunu tahmin ederdim. Şimdilerde ise, insan mahşerine ve aşırı güneşe karşı, kalem erbabına bir moral barınağı oluyor” notu vardır.
Kıymet Bilene Bir Cevher
Gel gör ki hayat bazen böyle kıymetli markalara nahoş süprizler yapıyor. Kuruluşlarının 100. yılında, 18 Eylül 2017 tarihinde, İstanbul Büyükşehir Belediyesi müesseseye bir ihtarname yollar. İhtarnamede kendilerinin işgalci olduğu, ecrimisil yöntemi ile geçmişe yönelik kira borcu hesaplandığı ve iskelenin bakım ve tadilatı yapılacağı gerekçe gösterilerek tahliye etmeleri yazılıdır. Sevenlerinin çabası ile bu büyük yanlıştan geri dönülür ve İksidas Kitabevi Adalılara hizmet vermeye devam eder.
Adaya ve İksidas Kitabevi’ne Veda
Kitabevinde geçirdiğim bir iki saatten sonra günün anısına Adalar Vakfı tarafından yayınlanan adanın bir başka sembol ismi Horoz Kaptan’ın hayatını anlatan “Horoz Reis – Efsane Reis’in Büyükada Yılları” adlı kitabı alıyorum. Micail bey ile vedalaşıp, Büyükada İskelesi’nin bir ucu Marmara Denizi’ne, diğer ucu da İksidas Kitabevi’nin aydınlığına açılan karanlık koridorlarından vapuruma biniyor ve elimdeki kitabın sayfalarını çevirerek şehrin keşmekeşine doğru yol alıyorum.
Bu yazıyı şimdi Spotify‘da dinleyebilirsiniz!
Büyükada, 22 Eylül 2020
Oğuz OTAY
gezmekyetmez.com