Yiğit namıyla anılır derler… Biz de öyle yapalım. Bugün hikayesini anlatacağımız, kırmızı Marsilya tuğlalarından inşa edilmiş, 120 yıllık binanın bulunduğu bölge devri zamanında “Deli Fuad Paşa Bahçesi” diye bilinirmiş. Paşa’nın bu namı ataklığı ve düşündüklerini çekinmeden söylemesinden ileri gelirmiş.
Paşa, 1900 yılında Fenerbahçe burnuna yakın devasa bir arazi alır. Önce etrafını taş duvar ve döküm demir parmaklıklarla çevirir. Arazi o denli büyüktür ki, üç büyük, bir tane de küçük çift kanatlı demir kapı yapılır. Her birinin yanına da, kapıcı köşkü denilen askerlerin barınması için iki katlı ve teraslı binalar yapılır.

Paşa’nın arazisinden, binalarımızdan günümüze kalan tek yapı, fotoğrafını gördüğünüz kapıcı köşküdür. İnsan kendine sormadan edemiyor. Kapıcı Köşkü bu ise arazinin içindeki diğer yapılar nasıldı acaba?
Arazinin alımı sonrasında Paşa imar çalışmalarına başlar. Önce muhteşem bir bahçe yaptırır. Yakınlardan geçen demiryolu boyunca ağaçlar diktirir. Kapıcı Köşkü’ne yakın asırlık çınarların bir kısmı o günlerden kalmadır. O devrin modasına uygun bir havuz yapılır. Anılarda, Paşa ve ailesinin havuzda tekne ile dolaştığı yazılır. Varın büyüklüğü siz düşünün. Bahçe Fransa’dan getirilen bir mimara düzenlettirilir. Bahçenin ortasına taş bir bina yapılır. Ancak, nedendir bilinmez, bina projeye göre bitirilemez. İkinci kat tamamlandıktan sonra çatı geçici olarak kapatılır. Kim bilir, belki de Paşa ve ailesi bu araziyi sadece yazları kullanılacağı için bu büyüklük yeterli görülür. Arazinin bir bölümüne bir de Çin köşkü yapılır. Bu köşk son derece ilginçtir. Zira, oluşturulan bir düzenekle, manivelalar sayesinde köşk kendi ekseni etrafında döndürülebilmektedir. Paşa, kendi elektriğini üretecek bir sistem ve aydınlatma kulesi de yaptırır.

Araziye Mondros Mütarekesi sonrası İstanbul’u işgal eden İngiliz kuvvetlerince el konulur, İngiliz Kraliyet bayrağı çekilir. İçine Hintli askerler için barakalar inşa edilir. İşgal kuvvetlerine mensup etekli İskoç askerlerinin gayda sesleri semtte yankılanır. Binamız önünde İskoç askerlerinin nöbet tuttuğu İngiliz Karakolu haline getirilir.
O günlerde Paşa Kurtuluş mücadelesini desteklemektedir. Sivas Kongresi’nin sonrasında yayınlanan bildiriyi Sultan Vahdettine tebliğ eden ve Damat Ferit kabinesinin düşmesine sebep olan kişidir. İstanbul’un işgali sonrasında sadece İstanbul değil, Paşa’nın mülkü de perişan haldedir. Cumhuriyet’in ilanı sonrasına Paşa ve ailesi bir daha bu araziyi kullanmaz.

Arazi, 1950’lere kadar boş kalır. Ağaçlar odun için kesilir, demir kapılar, çitler sökülerek satılır. Havuz kurur, Çin köşkü ve aydınlatma kulesi yıkılır. O yıllarda arazi Mehmet Beyazıt tarafından satın alınır. Parselasyona tabi tutulur. İçinden yollar geçirilir. Önce tek katlı villalar inşa edilir. Sonra da onların yerini çok katlı apartmanlar ve dükkanlar alır. Ve bir tarih yok olur gider. Geriye sadece kapıcı köşkü ve duvarlarının bir kısmı kalır. Paşa’nın ismi bugün bir caddede yaşar.
Kırmızı Marsilya tuğlalarından inşa edilmiş olan bina, bir süre önce Kadıköy Belediyesi tarafından Haldun Taner Müzesi olarak düzenlenir. Müzeyi ve üstadı da başka bir yazı konusu yapacağımızı söyleyerek yazımızı bitirelim.
İstanbul, 31 Ekim 2021
gezmekyetmez







